Sanayi Devrimi’nden bu yana dünya, endüstriyel anlamda pek çok yeniliğe ve değişime sahne oldu. Farklılaşan üretim metodları, nüfus yapısı ve tüketim algısı göz önüne alındığında; karşımıza muazzam bir enerji tüketimi tablosu çıkıyor. Ancak gezegenin bize sunduğu kaynaklar son derece kısıtlı. Bu da enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularını global gündemin üst sıralarına taşımakta. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji verimliliğini “Binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan, birim veya ürün miktarı başına enerji tüketiminin azaltılması” olarak tanımlıyor.

Bakanlık; enerji verimliliğine dair tüm politikaların, sadece ekonomik büyümenin ve sosyal kalkınma hedeflerinin sürdürülebilirliği için değil, aynı zamanda toplam sera gazı salmalarının azaltılması anlamında da hassasiyetle ele alınması gerektiğini vurguluyor. Enerji verimliliği çalışmaları sayesinde Türkiye’nin enerji yoğunluğunun, yani milli gelir başına tüketilen enerji miktarının 2023 yılına kadar, 2011 yılına göre en az yüzde 20 azaltılması hedeflenmekte. Sürdürülebilirlik ekosisteminin en değerli unsurlarından biri de çevre dostu yapılar. Peki yeşil bina nedir? Kentsel dönüşüm ivmesi sayesinde özellikle büyük şehirlerdeki etkinliğini artıran yeşil binalar, enerji verimliliği – akılcı kentleşme – sürdürülebilir dünya bağıntısında nasıl bir rol oynamaktadır? Bu sorulara kapsamlı yanıtlar verebilmek için öncelikle yeşil binaların farklı tanımlarına ve getirilerine bakmak gerek. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansının (EPA) tanımına göre yeşil yapılaşma; arazi seçiminden tasarıma, inşaattan işletmeye, bakımdan renovasyona – hatta yıkıma dek bir binanın yaşam döngüsünün hem yapı hem de kullanım süreçleri bakımından çevreye karşı duyarlı ve kaynak-verimli olarak ortaya konulması anlamına geliyor.

Haberin devamına buradan ulaşabilirsiniz.